Doğum yapan çoğu anne, kısa bir süre bebeği ile ilgili endişelere kapılır ve bununla ilgili kaygı ve üzüntü gibi duyguları bir arada yaşar, bu duygulara anne olmanın verdiği heyecan ve mutluluk da eklenir. Geçirilen fiziksel değişim ve artan sorumluluklar ile başa çıkmanın öğrenildiği bu süreç, zaman zaman zorlayıcı olabilmektedir.
Bu yazıda ele alacağımız durumlarda anne; hüznünü uyku-yeme değişiklikleri, kaygılı ve sinirli ruh hali, hızlı duygu değişimleri ve yorgunluk gibi duyguların eşlik ettiği zamanlardır. Genellikle doğum yapan kadınların ilk birkaç hafta inişli çıkışlı ruh hallerinde olması normaldir. Annelerin %50’sinden fazlasında görülen bu durum ‘annelik hüznü’ olarak adlandırılır. Bu durumun iki haftayı geçmesi durumunda bir depresyon tablosu beklenebilmektedir. Doğum sonrası depresyon tablosunda görülen belirtilere bakıldığında depresyon belirtilerinden pek bir farkı yoktur. Ek olarak bu esnada anne ‘’neden bebeğim olduğu halde mutsuzum, mutlu olmam gerekiyor anne oldum, bebeğime yetemeyeceğim’’ gibi düşünceler ile kendini çevresine açamayabilir.
Bu sürecin annenin çevresi tarafından yalnızca lohusalık dönemi olarak adlandırılması ve normal kabul edilmesi, kendiliğinden geçeceği, emzirme sürecinde tedavi ve ilaç süreçlerinin bebeğe zarar vereceği, anne ağlayıp üzüldüğünde ve öfkelendiğinde bebeğin bundan kötü etkileneceği, lohusa kadının ve bebeğin 40 gün dışarı çıkmaması, annenin egzersiz yapınca sütünün kesileceği gibi inanışlar annenin üzerinde yalnızca daha fazla baskı yaratıp süreci olumsuz etkilemektedir. Bu süreçte anne için en önemli destek kaynaklarından biri eş ve sosyal çevrenin yargılamadan şefkatli bir tutumla sergilediği desteği olmaktadır. Annenin bedensel ihtiyaçlarının yanı sıra psikolojik olarak da ihtiyaçlarının ve isteklerinin olacağı göz ardı edilmemelidir.
Kimler Doğum Sonrası Depresyon Riski Taşıyabilir?
- Daha önce depresyon geçmişinin bulunması
- Annenin sahip olduğu diğer rahatsızlıklar (diyabet, nörolojik rahatsızlıklar, tansiyon vb.)
- Annenin planlanmamış hamilelik süreci
- Geç/erken hamilelik
- Doğumda oluşan komplikasyonlar
- Eş ile ilgili problemler
- Yetersiz sosyal destek
- Yetersiz sosyoekonomik durum
- Çocuk sayının çok olması
- Bebekte doğum esnasında ya da sonrasında oluşan problemler
Ne Zaman Psikoterapi Desteğine Başvurulmalı?
Anne adayının doğumdan birkaç hafta geçmesinin ardından stres, üzüntü, yeme ve uyku değişikleri, öz bakımın yetersiz oluşu, kendine bebeğine ve çevresine suçluluk hisleri vb. belirtileri yaşaması halinde bir uzman tarafından psikoterapi desteğine başvurması oldukça mühimdir. Annenin hem hormon seviyesinde hem de ruhsal olarak yaşadığı bu değişimlere ayak uydurma sürecinde psikoterapi desteği ile süreçte yaşadığı olumsuzluklara farkındalık geliştirip daha hem kendisi ile hem de bebeği ile daha sağlıklı bir iletişim inşa etmesi açısından çok önemli kabul edilmektedir.
İrem AĞTAŞ
Klinik Psikolog